İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen tutuklanma kararı, siyasi gündemde olduğu kadar ekonomik cephede de etkisini gösterdi. Gözaltı kararının ardından piyasalarda yaşanan oynaklık, ekonomi yönetimini harekete geçirirken, uzmanlar siyasi gelişmelerin ekonomik istikrar üzerindeki olası sonuçlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
ŞİMŞEK: “GÖREVİMİZİN BAŞINDAYIZ”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Görevimizin başındayız. Piyasaların sağlıklı işleyişi için gereken tüm adımları atmaya devam edeceğiz. Asılsız haberlere lütfen itibar etmeyin" diyerek piyasalara güven vermeye çalıştı. Şimşek’in bu açıklaması, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “istifa hazırlığında” olduğu yönündeki iddialarına yanıt olarak geldi.
TCMB VE TBB’DEN OLAĞANÜSTÜ TOPLANTI
Öte yandan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ile Türkiye Bankalar Birliği (TBB), hafta başında yaşanabilecek dalgalanmalara karşı Pazar günü teknik bir toplantı düzenledi. Toplantıya Merkez Bankası yetkilileri ile TBB Yönetim Kurulu üyesi bankaların temsilcileri katıldı. TBB’nin açıklamasında, "İlgili tüm kurumların yakın iş birliğiyle, istikrarın sürdürülmesi için piyasa kuralları içinde her türlü aracın etkin ve kararlı bir şekilde kullanılmaya devam edileceği" belirtildi.
BBC Türkçe’de yer alan habere göre, Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, siyasi kriz nedeniyle ekonominin ciddi bir maliyetle karşı karşıya olduğunu ifade ediyor. Demiralp’e göre bu maliyet; daha yüksek kur, enflasyon ve faiz ile birlikte yavaşlayan büyüme olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle Merkez Bankası'nın 19 Mart'ı takip eden üç gün içinde yaklaşık 25 milyar dolar rezerv satışı gerçekleştirdiğini belirten Demiralp, bunun iki yılda biriktirilen swap hariç net rezervin yüzde 38’ine denk geldiğini söyledi.
“ACI REÇETE YENİDEN MASADA”
Demiralp, "Yaklaşık iki senedir Türk toplumu olarak yüksek faiz ve düşük büyüme ortamına katlanarak elde ettiğimiz sınırlı kazanımların önemli bir kısmı kaybedildi. Enflasyon üzerindeki yukarı yönlü baskılar yeniden artıyor" değerlendirmesinde bulundu. Merkez Bankası’nın döviz kurundaki baskıyı artık agresif rezerv satışlarıyla dengeleyemeyeceğini ifade eden Demiralp, bundan sonraki süreçte daha yüksek faiz dışında bir seçeneğin kalmadığını, bunun da halk için "acı reçete" anlamına geleceğini vurguladı.
Ekonomideki belirsizliğin büyümesinin dış borçlanma maliyetlerini artıracağını söyleyen Demiralp, CDS risk priminin 300 puanın üzerine çıktığına dikkat çekti. "Ekonominin bel kemiği güven ve istikrardır. Siyasi risk, bu güven ortamına büyük bir zarar verdi" dedi.
“YABANCI SERMAYE GÜVEN KAYBEDİYOR”
Prof. Dr. Aykut Lenger de BBC Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla birlikte İstanbul Borsası'nın sert düştüğünü ve CDS priminin 250’lerden 300 seviyelerine yükseldiğini hatırlattı. Lenger’e göre bu gelişme, yabancı sermaye açısından Türkiye’ye olan güvenin azaldığını gösteriyor. "Siyasi mücadele uzun sürerse sermaye kaçışı artabilir, Merkez Bankası'nın elindeki araçlar yetersiz kalabilir" uyarısında bulundu.
Sosyal medyada bankalardan döviz çekme çağrılarının da dolaşıma girdiğine işaret eden Lenger, bu durumun hem yabancı hem yerli döviz talebini artırarak kurda sert yükselişlere yol açabileceğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Ekonomik programımızı kararlılıkla ve koordinasyon içinde hayata geçirmeye devam ediyoruz" dedi. Yılmaz, cari açığın düşük olduğunu, bütçe açığının kontrol altında tutulduğunu, Merkez Bankası rezervlerinin yeterli seviyelerde bulunduğunu ve enflasyonun düşüş eğiliminde olduğunu kaydetti.
“KUR VE FAİZ SIÇRAYABİLİR, BÜYÜME DURABİLİR”
Eski Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fatih Özatay ise Yetkin Report'taki analizinde, Merkez Bankası’nın tüm müdahalelerine rağmen kurun gözaltı öncesine kıyasla yüzde 3,5 oranında daha yüksek seyrettiğini ifade etti. Döviz satarak, bankalara borç verme faizlerini artırarak ve likidite senetleri ihraç ederek alınan önlemlerin etkisinin sınırlı olduğunu belirten Özatay, siyasi kriz derinleşirse kur ve faizlerde sıçrama yaşanacağını, bunun da enflasyonu yeniden yukarı çekeceğini vurguladı.
Özatay’a göre, döviz cinsinden borcu yüksek olan şirketlerin bilançoları bozulabilir, büyüme yavaşlayabilir ve işsizlik artabilir. "Bu kadar belirsizlik Türkiye ekonomisi için çok olumsuz bir tablo yaratıyor" dedi.
Uzmanların ortak kanaati, Türkiye ekonomisinin siyasi gelişmelere son derece hassas olduğu ve bu tür krizlerin, kazanılmış ekonomik dengeyi kısa sürede bozabileceği yönünde. Ekonomi yönetiminin piyasalara verdiği güven mesajlarının yanında, siyasi ortamın da dikkatle yönetilmesi gerektiği belirtiliyor.